Fotoğraftan sanat olur mu?

Bu soru çok uzun zamandan beri süregelen bir tartışma. Hatta Türkiye'de işin piri kabul edilen Ara Güler de sanat olmadığını iddia edenlerden, bununla beraber fotoğraflarını da sürekli sergi ve diğer amaçlar ile satan bir "fotoğrafçı" kendisi. Sanat konusunda üniversitede ders dahi almışlığım yok, sanat veya benzer amaçla da fotoğraf da çekmiyorum. Yine de zaman zaman çıkan tartışmaları takip ediyorum. Evimize, zevkimize uygun fotoğrafları asıyoruz. Şahsen nü eserleri oldukça estetik buluyorum, eserlerini alamasam da takip ettiğim fotoğrafçılar var; Andreas Bitesnich gibi bütçem yetse eserlerine evimde yer vermek isteyeceğim sanatçılar var. Bu sebeple burada yazdıklarım bu işin uzmanı olan birinin değil, sadece bu konu ile az çok ilgilenen birinin görüşleri olacaktır.

Benim sanat kriterim, eğer bir eseri evimin salonuna asmaya değer görüyorsam, sanattır. Eğer evim saray yavrusu dahi olsa bunu asmam diyeceğim eserler de benim için sanat değildir, başkaları o değeri veriyorsa da sanattır (Biraz karışık oldu ama). Bunun sanırım istisnası eseri asmayı düşünmeme rağmen üstünde düşünmeye sebep vermesi veya duygusal bir etki bırakması. Yani çok karanlık bir eser olabilir asla evinize asmayı düşünmezsiniz ama mesela baktığınız an sizde mesela korkuyu anlattığını anlarsınız. Sonuçta bir duygu uyandırdığı için de insanlar bir esere sahip olmak istiyorlar o zaman da "değer" kavramı ortaya çıkıyor. İnsanlar belli bir güzelliğe her zaman sahip olmak isterler ama genelde bir tablonun bir kopyası vardır ve benzeri dahi yapılsa bir daha aynısı olma imkanı olmayacaktır. En azından fırça darbelerinin yeri değişecektir ama fotoğrafta durum tam tersi. On bin kopya basarsınız hiç birinin bir diğerinden farkı olmaz. Nasıl kadınlar gittikleri bir partide aynı elbise ile "pişti" olmak istemez, eserlerde de durum benzeri. Bir eser ne kadar tekil ve kopyası imkansızsa o kadar değerli oluyor. Bu yüzden tablo fiyatları bu kadar uçuk giderken fotoğraflarda bu rakamları görmek çok zor.

Fotoğrafta da bir değer oluşturmak için "edition" denilen bir olgu çıkarılmış. Kısaca baskı sayısı. Fotoğrafçı baştan o fotoğraftan kaç adet basacağını ve satacağını taahhüt ediyor; bu sayede de belli bir değer oluşturmaya çalışıyor. 3, 5, 10 kopya gibi. Ya da farklı büyüklüklerdeki kopyalara farklı adetler belirliyorlar. En büyüğe 3 kopya en ufaklara 100 kopya gibi. Evet sanat olarak sergilenip satılan fotoğrafların fiyatları tablo gibi olmasa da bu sayede fotoğraf daha erişilebilir oluyor, sanat severler kendi zevklerini yansıtan bir ortam tasarlarken bütçeleri dahilinde bunları fotoğraf ile sağlayabiliyor. 

Yurt dışında fotoğraf galerileri ciddi bir artış içinde, gittiğimde de bunları zevkle geziyorum. En beğendiğim ise YellowKorner isimli marka. Hem Kuzey Amerika hem de Avrupa'da pek çok büyük şehirde mevcut. Edisyon sayıları yüksek (250-500 adet arası) bu sebeple fiyatlar daha uygun ve erişilebilir, hatta bir tane de almışlığımız da var, onu dahi alırken bayağı düşündük. Yurt dışında bir şehre gitmeden YellowKorner mağazası olup olmadığını kontrol edin derim ve fırsatınız varsa kaçırmayın. Ufak bir müze gezmiş gibi oluyorsunuz ve eserler de müthiş gözüküyor. Geçtiğimiz ay Viyana'ya eşimle ufak bir kaçamak yaptık, orada YellowKorner yoktu ama benzer başka bir galeri buldum; Lumas. Lumas da aynı mantıkta ilerliyor ve gördüğüm kadarı ile daha çok Avrupa'ya yayılmış. Bunun dışında Avrupa'nın pek çok şehrinde etkileyici eserlerin olduğu fotoğraf müzeleri var. Bunları da tavsiye ederim.

Türkiye'de en beğendiğim fotoğraf galerisi Elipsis'di. Her sene Contemporary Art İstanbul sergisinde stantları, fotoğrafa ilgimden dolayı en beğendiğim alan olurdu. Meblağlar benim bütçemin ötesinde olsa da bakmak dahi zevkti. Bu seneki sergide göremeyince acaba atladım mı dedim, meğer kapılarını kapatıyormuş. Bir şey almasam da arada sırada gezebileceğim bir galerinin kapanmasına üzülmedim dersem yalan olur. Hatta ilk profesyonel baskılarımı onlara yaptırmıştım. Kendi yazıcımı alınca (başka bir yazı konusu) o defteri de kapattım. Tabii birileri giderken başkaları da geliyor. Market alışverişini bile Internet'den yapabiliyorken sanat Internet'ten niye olmasın? Türkiye'de de Artnivo isimli bir site var. Galeride görmek gibi olmasa da Internet'ten alayım diyenler için bir seçenek sunuyor. 

Bu galerilerde gördüğüm eserlerin çoğunda pleksi glass kullanılmış ve son derece canlı gözüküyor. Türkiye'de de bu şekilde arkası alüminyum önü pleksi olan baskılar mümkün ama son derece de pahalı. Bir de henüz Türkiye'ye gelmemiş olan bir teknik var. Direkt metale baskı. Bu teknikte boya çok yüksek derecelerde aniden ısıtılıp sıvı hale gelmeden direkt gaz haline gelmesi sağlanıyor ve metalin içine nüfuz ediyor. Yani boya metal yüzeyin bir parçası haline geliyor. Müthiş bir görüntü ve etki bırakıyor. Bakalım Türkiye'ye ne zaman gelecek?

Peter Nik'in 6,5 milyon dolara satıldığı iddia edilen "Phantom" isimli eseri.

Peter Nik'in 6,5 milyon dolara satıldığı iddia edilen "Phantom" isimli eseri.

Bütün bu yazıyı yazmama ve bunları anlatmama sebep olan mesele ise fotoğraf ile ilgileniyorsanız ve gözünüzden kaçtıysa geçen hafta, en yüksek değerle yapılan fotoğraf satış rekoru kırıldığı iddia edildi. "Phantom" yani hayalet isimli eserin 6.5 milyon dolara satıldığı söylendi. Satılan kişi anonim kaldığında da pek çok söylenti çıktı, zira bu satın almayı yapan kişinin toplamda üç eser aldığı ve üç fotoğrafa 10 milyon dolar ödediği iddia edildi.  Eser sahibi Peter Lik'in sitesinde hala 6.5 milyon dolara sattık iddiası devam ediyor. Ama bu satış şüpheli diyenler de yazmaya devam ediyor (İngilizce). Bundan önceki rekor ve onaylanmış yani alıcısı belli fotoğraf ise Andreas Gursky'ye ait. Fotoğraf 1999'da çekilmiş, 2011'de New York'da Christies'de ki açık arttırmada $4,338,500 bedelle satışı yapılmış. Fotoğrafın ismi Rhein II.

Andreas Gursky'nin Rhein II adlı tablosu 4,3 milyon dolara açık arttırmada alıcısını bulmuş.

Andreas Gursky'nin Rhein II adlı tablosu 4,3 milyon dolara açık arttırmada alıcısını bulmuş.

Zenginin serveti fakirin çenesini yorar misali bir durum var yani. Neyse fotoğrafın bu şekilde bir değere oluşması mutluluk verici; özellikle geçimini bu şekilde sağlayanlar için. Benim açımdan ise bütçeme ve zevkime uygun eserler bulduğum sürece kaç adet baskısı olduğu çok da önemli değil zira evimize astığımız eserler bizim zevkimizi yansıtıyor.

Yorum ve önerilerinizi her zaman olduğu gibi bekleriz ve Diapolis Images olarak 2015'in sizlere ve ülkemize güzellikler getirmesini dileriz.